www.ocianews.com/ bedava bahis bahis siteleri

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Türkiye bir hukuk devleti midir?

Öyledir. Birincisi, Adalet Bakanı bizzat açıklıyor, günaşırı. Kendisi bu konuda en yetkili makam.

İkincisi, kutsal metin muamelesi yapılan kanunlar sanılanın aksine öyle değildir, değiştirilebilir. Geçiş dönemlerinde bazı karışıklıklar yaşansa da kanunlar “demokratik cumhuriyetlere” özgü değildir, her türden siyasetin kendi hukuku ve buna uygun kanunları olur. Demokratik rejimin de dini rejimin de faşist rejimin de monarşinin de klanın da kendi hukuku vardır. (Hukuku, meşruiyet ile karıştırmamak gerekir.) Hukuku siyaset belirler, kanunu iktidarlar yazar. Takribi 70 yıllık demokrasi masalının sonuna geldiğimiz bu dönemde de hem dünyada hem memlekette hukuk değişiyor, kanunlar yeniden yazılıyor, bazen yüzyıllar öncesine atıflarla…

Ama bugün bile yetkili makamlar, söz ve eylemleriyle kanun metinlerinin geniş anlamları içerisinde kalmaya özen gösteriyor. Yani konumuz, halen yürürlükte olan, kanuni eşitlik ilkesi gereği tüm bireylerin uymakla yükümlü olduğu hukuk kuralları.

 

Ancak RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, CHP İl binası önünde Pazar gecesi yaşananları yayımlayan gazetecilere yaptığı uyarısında, “Kamu düzenini tehdit eden, şiddeti özendiren, toplumsal hassasiyetleri istismar eden veya kitleleri tahrik edebilecek hele hele halkı sokağa çağırmak gibi çok ağır sonuçları olacak olan yayınlara hiçbir şekilde izin verilmeyecektir” diyerek kafamızı karıştırdı, bildiklerimizi unutturdu.

∗∗∗

Çünkü, haberin öznelerinin alandaki açıklamalarından, haberi aktaranın sorumlu tutulabileceğini ifade etti. Siyasilerin basın açıklamalarındaki çağrıların haberleştirilmesi, tek cümleyle kriminalize edildi. Hatta aynı cümleyle hüküm de kuruldu. Nerede kaldı “suçun” şahsiliği ve adil yargılanma ilkesi? (Kaldı ki Anayasa’nın 34. maddesine göre “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”)

Neyse, Ebubekir Şahin’in en kritik uyarısı bu değil. Çünkü yukarıda yazdıkları yargı tarafından kullanılabilen, istendiğinde suç kapsamında sayılabilen eylemler. Ancak şu cümlesi tamamen kendi temennisinden ibaret: “Yayıncılarımızın yayın setinde belirlenen etik kurallardan sapmamaları, haber ve yorum arasındaki sınırları korumaları hukuken zorunludur.”

Değildir. Sırf yorumdan oluşan bir program formatı da gazetecilik (yayıncılık?) kapsamındadır. Daha da önemlisi, Anayasa’nın 26. maddesinin kapsamındadır: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”

∗∗∗

 

Fikir, yani yorum. Dolayısıyla ifade ve 28. maddede düzenlendiği üzere basın özgürlüğü…

Açıklamasındaki kamu yararı vurgusu ise umut verici. Zaten yapılan yayımlar, yazılan yazılar tam da bunun için: Kamu yararı. Gazeteci yargılamalarında, kamu yararının, ceza kanunundaki bazı maddelerden üstünlüğünün vurgulandığı birçok mahkeme kararı bulabilirsiniz.

Sözleri “Kamuoyuna saygıyla duyurulur” diye sonlanıyor. Yasalarla korunan temel haklar da saygıyı hak etmiyor mu?

 

https://www.birgun.net/makale/turkiye-bir-hukuk-devleti-midir-652022

 
 
YAZARIN DİĞER YAZILARI